“Haritayla oynanan bir bulmaca oyunu vardır,” diye sürdürdü sözünü. “Oyunculardan biri, öbüründen bir sözcüğü –bir kent, ırmak, devlet ya da bir imparatorluk adını– kısaca haritanın rengarenk, karmaşık yüzeyinde yer alan herhangi bir sözcüğü bulmasını ister. Oyunun acemisi genellikle, karşısındakileri kıstırmak amacıyla küçücük harflerle yazılmış adları bulur; oysa usta oyuncu, iri harflerle haritanın bir ucundan öbürüne yayılan sözcükleri seçer. Bunlar, tıpkı sokaklardaki kocaman harfli ilanlar ya da tabelalar gibi, çok göze battıkları için dikkatten kaçarlar. Buradaki fiziksel gaflet, zekanın çok açık seçik, çok sivri hususları gözden kaçırırken mustarip olduğu manevi fark edemeyişin bir benzeridir.”