Rüya Oyunu

  • Bir dostunuzun bilinçaltı sandığını karıştırıp birlikte bir rüya görmeye var mısınız? Buyrun rüya oyununa.
  • En az üç kişiyle oynanan sözlü bir oyundur.
  • Oyunu daha önce oynamamış bir kişi ebe seçilir. Ebeye oyun anlatılır. “Sen dışarı çıkacaksın, içimizden biri tuhaf bir rüyasını anlatacak, hazır olduğumuzda seni çağıracağız. Geldiğinde sadece evet ya da hayır ile yanıtlanabilecek sorular sorarak rüyayı bulmaya çalışacaksın.” 
  • İşi aslı öyle değil tabii. Ebe çıktığında kalanlar bir kural üzerinde anlaşırlar. Her soruya sorudaki ana sözcüğün son harfine göre yanıt vereceklerdir. Örneğin sözcüğün son harfi alfabetik sırada A-K arasında ise “evet”, L-Z arasında ise “hayır”.
  • Diyelim ebe "rüyada bir GEMİ var mı?" diye sordu, ana sözcük (gemi) “i” harfiyle bittiği için “evet” yanıtı verilir. “Bu gemi YÜZüyor mu” diye sorduğunda ise (yüz) sonundaki “z” nedeniyle “hayır”.
  • Bir diğer kural, daha önce verilmiş cevaplarla çelişkiye düşmemek için kimi zaman 'son harf kuralı'nın askıya alınmasıdır. Fakat bu nadiren gereklidir.
  • Soru-cevaplar sonunda rüya ortaya çıktığında ebe üstün başarısından dolayı kutlanır. Şimdi de rüyayı görenin kim olduğunu tahmin etmesi istenir. Tahminler bitince gerçek açıklanır: "Bu senin rüyandı, hepsini sen uydurdun."

Kaynak: Murat Gülsoy

 

 

 

 

Deleuze'ün söyleyeceği gibi "gerçekliğinizi" başkalarının rüyalarına "yakalanmış olarak" bulabilirsiniz. Oysa şu da ortaya atılabilir: Neden rüya görmek ve fantezi bir üretim, aktif bir sanatsal "happening", bir yaratım ve özgürleşme süreci olmasın? Neden rüya, bilinçdışı içeriklerin, "rüya düşünceleri" adı verilen simgeleşme süreci içinde çarpıtılması olarak anlaşılmak zorunda olsun? (...) Öyleyse, "rüya görmenin" bireysel bir mitolojik hikayenin dışavurumu (üstelik bu hikayenin "arzulanmış olduğu" da varsayılmaktadır) olduğu, hele hele üretilmemiş bir bilinçdışının tedirginlik verici dışavurumları olduğu düşüncesinin karşısına, "gerçeklik ilkesi" türünden bir mefhumun belirsizliğine başvurmak yerine (gerçekliğin ilkesi filan olmaz!), rüyayı bir "zorunluluk", bir üretim ve toplumsal-siyasal, estetik, sanatsal bir "yatırım" veya girişim olarak görmeye davet ederek çıkabilir miyiz? Rüyalar "üretilmeli" ve toplumsal, siyasal dünyanın düzeneklerinin içine dahil edilmelidirler.

 

Ulus Baker, Ignoramus: Psikanaliz neden işe yaramaz?