Saklambaç

  • Dünyanın dört bir köşesinde farklı adlarla ve benzer kurallarla oynanan saklambacın bilinen geçmişi Antik Yunan'a kadar uzanıyor.
  • Bu dönemdeki adı apodidraskinda (ἀποδιδρασκίνδα) olan oyun, ikinci yüzyıl Yunan alimlerinden Julius Pollux tarafından betimlenmiş. Ayrıca İtalya'da Napoli yakınlarındaki tarihi Herkulaneum kasabasında bulunan bir duvar resminde saklambaç oynayan aşk tanrıları (cupid) tasvir edilmiştir.
  • Mitolojik figürleri için istisnalar olabilmekle birlikte, saklambaç en az üç kişiyle oynanır.
  • Oyunculardan biri ebe olur. Ebe, kale olarak belirlenmiş bir noktada, tercihen ağaç, duvar, vb bir yüzeye kapanarak (yumarak) etrafını görmeyecek şekilde gözlerini yumar ve  önceden belirlenmiş bir sayıya kadar (örn. 100) yüksek sesle sayar. Bu sırada diğer oyuncular saklanırlar. Ebe, saymasının bittiğini 'Önüm, arkam, sağım, solum sobe. Saklanmayan ebe' tekerlemesiyle ilan ederek saklı oyuncuları aramaya başlar. 
  • Ebe, saklanan bir oyuncunun yerini tespit ettiğinde, adını ve nerede olduğunu yine yüksek sesle söyler ve kaleye ulaşıp yumma noktasına dokunarak bulduğu oyuncunun adını söyler ve 'sobe!' der. Sobelenen oyuncu kaybeder. 
  • Saklanan oyuncunun amacı, ebeden önce kaleye ulaşıp ebeyi sobelemek veya ebe tarafından bulunmamaktır. 
  • Tur sonunda ebe kimseyi sobeleyemezse tekrar ebe olur. En az bir kişi sobelendiğinde ise, bir sonraki turda kimin ebe olacağı farklı şekillerde belirlenebilir: En yaygın yöntemler, ilk sobelenenin ya da ebenin sobelenenler arasından seçtiği kişinin ebe olmasıdır. Daha karmaşık olan 'kurtarmacalı' versiyonda, sobeleyen her oyuncunun, sobelenen bir oyuncuyu ebe olmaktan kurtarma hakkı vardır. Bu kurala göre ebenin tekrar ebe olmaktan kurtulabilmesi için, saklanan oyuncuların yarısından fazlasını sobelemesi gerekir. 
  • Ebe, saklanan oyuncunun yerini tespit ettiğinde, onu bir başka oyuncuyla karıştırır ve adını yanlış söylerse, çamlak-çömlek (veya kazan-çömlek) patlar. Bu durum yaşandığında tüm saklanan tüm oyuncular 'çamlak-çömlek patlaadı, çamlak-çömlek patlaadı!' nidalarıyla coşkuyla saklandıkları yerden çıkarlar. Bu patlama, turun ebe için hüsranla sonuçlandığı ve aynı ebe ile yeni bir turun başlaması anlamına gelir. 
  • Her ne kadar ebeveynî gerekçelerle ev içinde oynanması tavsiye edilmese de, evde, hele hele gece karanlıkta oynamak, tehlikeli olduğu kadar eğlencelidir de.
  • Nişanyan'a göre 'sobe' Fransızca 'kurtuldu/kuratarıldı' anlamındaki 'sauvé'den dilimize geçmiş. Hemen akla şu soru geliyor: Peki sobeleyen aslında kimi kurtarır? Kendini mi, sobelediği oyuncuyu mu? Yoksa oyuncuların ilelebet saklı, ebenin bir başına kalması halinde varlığı tehlikeye düşen oyunu mu?

 

 

"Çocuklar saklanmaktan değişik bir haz duyarlar. Eninde sonunda bulunacakları için değil; bizzat saklanma ediminin kendisinden, bir çamaşır sepetine veya dolaba gizlenmekten, tavan arasındaki bir köşeye adeta kayıplara karışana kadar kıvrılmaktan. Bunda çocukların her ne sebeple olursa olsun vazgeçmeye yanaşmadıkları benzersiz bir neşe, özel bir heyecan vardır. Bu çocuksu heyecan, hem Robert Walser’ın yazdıklarını okunaksız kılmasındaki (mikroyazılar) şehvetli hazzın, hem Walter Benjamin’in tanınmamak için duyduğu inatçı arzunun kaynağıdır. Bu haz ve bu arzu, çocuklarda gizli sığınaklarında tecelli eden tek kişilik bayramın muhafızlarıdır. Çünkü şair zaferini tanınmazlığında kutlar, tıpkı çocuğun saklandığı yerin koruyucu ruhunu [genius loci] ürpertiyle keşfettiği gibi."

 

 

Giorgio Agamben, Dünyevileştirmeler